28 Temmuz 2025 Pazartesi

Ayben'in Hikayesi: "Moda ve Gerçeklik Arasındaki Fark"


Ayben sabahları, alışveriş sitelerinde gezinmekten ve sosyal medyada butikleri takip etmekten keyif alıyordu. Instagram’da o kadar çok butik vardı ki, her biri yeni bir koleksiyon, şık bir parça veya popüler bir trendle karşına çıkıyordu. Birçok butiği takip ediyordu çünkü her biri ona yeni bir “stil” önerisi sunuyordu. Şu sıralar, belki de en çok ilgisini çeken, yüksek topuklu ayakkabılar ve abiye elbiselerdi.

Bir sabah, bir butik yeni sezon için renkli ve ışıltılı elbiseler paylaştı. Ayben hemen beğendi, sonra hızlıca sepete ekledi. “Buna bayıldım! Yaza harika gider,” diye düşündü. Gömleklerin, pantolonların ve ayakkabıların arasında kaybolmuşken, bu elbise ona sanki bir ihtiyacı varmış gibi hissettirdi. Ama günün ilerleyen saatlerinde, bu tarz bir elbiseyi nereye giyeceği konusunda hiçbir fikri yoktu. İşte, Ayben’in aslında en büyük sorunu buydu: Satın aldığı her yeni parça, bir şekilde hayatında var olan diğer kıyafetlerle birleşemiyor ve günlük kullanımda pek işe yaramıyordu.

Bir kaç gün sonra, o şık elbise geldi. Hemen kutuyu açtı, fakat elbiseyi bir süre inceledikten sonra bir eksiklik fark etti: "Bu elbiseyi hangi ortamda giyeceğim?" diye düşündü. İş yerinde ya da arkadaşlarıyla bir akşam yemeğinde böyle bir elbise giymek çok zordu. Ayben, bu tür giysileri aslında sadece sosyal medyada beğenip almakla kalıyor, gerçekte hayatında bir fırsat çıkmadığı sürece giyemiyordu.

Bir sonraki hafta, yine bir butikten bir başka şık parça geldi: Yüksek bel, desenli bir pantolon ve oversize bir ceket. “Harika görünüyor! Şimdi bu kombinle her yerde şıklık yaratırım,” diye düşünerek hemen sipariş verdi. Ancak, bu pantolon ne kadar şık olsa da, Ayben’in günlük yaşamındaki koşullarda asla rahat değildi. Hem ofiste otururken hem de dışarıda yürürken pantolon ona rahatsızlık veriyordu. Akşamları alışveriş sitelerinden gelen yeniliklere bakarken, bu tür parçaların aslında onun için pratik olmadığını fark edemedi. Kendisini modaya uygun olmakla avutuyor, ama her yeni parça hayatına uyum sağlamıyordu.

Ayben’in favori butikleri birer birer yeni koleksiyonlarını paylaşıyor ve her seferinde Ayben, her yeni elbiseye hayran kalıyordu. Ama çoğu zaman, bu elbiselerin aslında hayatının bir parçası olamayacağını fark ediyordu. “Bu kadar güzel ama giyebileceğim bir yer yok,” diye düşündü. Yine de bir şeyler eksik gibiydi. Sosyal medyada herkesin “şık” olduğunu görmek, Ayben’i satın almaya itiyordu.

Bir gün, bir arkadaşına telefon açtı. “Yine bir sürü elbise aldım ama asla giyemiyorum! Sadece fotoğraflarda güzel duruyorlar, ama günlük hayatta kullanabileceğim şeyler değil,” dedi. Arkadaşı gülerek, “Ayben, belki de alışverişini biraz gözden geçirmelisin. Modaya uygun olmak iyi, ama gerçekten senin tarzın olan şeyleri almak daha iyi,” dedi. Ayben bir süre düşündü. Gerçekten de, aldığı her parça birer "duygusal alışveriş" haline gelmişti. Sosyal medya etkisiyle, kendine uymayan şeyleri alıyor ama kullanamıyordu.

Ayben'in dolabında birbirinden şık ama kullanışsız elbiseler, aksesuarlar, ayakkabılar birikmişti. Birçok parça, ne yazık ki ne zaman ne giyeceğini bilmediği bir durumdaydı. O kadar çok şey vardı ki, neredeyse hiçbirine yer kalmamıştı. Sonunda, bir sabah, dolabının önünde dururken, “Belki de daha az alışveriş yapmalıyım,” diye geçirdi aklından. Ama bir yandan da, sosyal medyanın ve butiklerin cazibesi onu hep geri çekiyordu.


..........

Ayben'in Hikayesi: "Bahaneler ve Alışveriş Döngüsü"


Ayben sabah işe gitmek için hazırlanırken, odasında biriken elbiselerin arasına göz attı. Ne kadar da çok kıyafet vardı, her biri parlak, dikkat çekici ve bir şekilde ona ihtiyaç duyduğu bir “yeni ben” vaat ediyordu. Dün gece, sosyal medya hesabında gezinen bir butik, yeni bir koleksiyonunu tanıtmıştı. Renkli, modern ve oldukça şık bir kaban. “Bunu mutlaka almalıyım,” diye düşündü. Ama o kadar çok kıyafeti vardı ki, bir kaban daha almak mantıklı değildi.

İçinde bir ses yükseldi: “Ama bu kaban tam sana göre! Hem kışa gireceğiz, gerçekten ihtiyacın var.” Ayben, sabahın erken saatlerinde kafasında bu bahaneleri toparlarken, bir yandan da kendine engel olamıyordu. “Evet, aslında kış için güzel bir şey almak gerekebilir. Bu kaban çok kullanışlı olacak. Hem iş yerinde de güzel durur,” diye kendi kendine düşündü.

Kendini bu şekilde ikna etmek çok kolaydı. Ayben zaten farkındaydı, her yeni parça aslında hayatında bir değişiklik yaratmıyordu. Ama ne yazık ki, alışveriş yapmak ona kısa vadeli bir rahatlama sağlıyordu. Bir tür mutluluk, bir tatmin duygusu... Üstelik sosyal medyada herkesin şık giyindiğini görmek, onun da aynı şekilde görünme isteğini körüklüyordu.

Bir hafta önce, yine aynı butiklerden biri yeni bir koleksiyon duyurmuştu. Yüksek topuklu, deri botlar ve minimalist bir çanta. Ayben’in aklına hemen geldi: “Bu ayakkabılar çok şık. Hem de kışın her şeyle uyumlu olur!” Oysa dolabında zaten buna benzer bir sürü bot vardı. Hatta birkaç çanta da öyle... Ama yine de yeni bir şey almak için kendine bahane buldu. “Bu çanta biraz farklı, hem kış için olan parçalarımda bu tarz bir çanta eksik. Bu çok kullanışlı olabilir.”

İçindeki ses, “Hadi ama Ayben, dolabında hala giyemediğin tonlarca şey var!” diye bağırsa da, Ayben bir şekilde kendini ikna etti. “Bunu kullanırım, bu sefer farklı olur,” diye düşünerek kredi kartını çıkarıp siparişi verdi.

Günler geçtikçe, Ayben farkında olmadan alışveriş yapmanın verdiği bu kısa süreli mutluluğa bağımlı hale geldi. Bir hafta sonu, yeni aldığı bu çantayı görmek için heyecanla kutusunu açtı. Ama aslında, o kadar çok yeni şey vardı ki, bu çanta bir köşeye atıldı. Ayben’in hayatında büyük bir değişim yaratmadı. Yine de, “Birazdan bunu kullanırım,” diye geçirdi aklından. Aslında, çoğu zaman kullanmaya bile cesaret edemediği bu eşyalar, sadece “gereklilik” olarak hissettiriliyordu. Fakat her biri, bir şekilde Ayben’in içindeki eksiklik duygusunu geçici olarak dolduruyordu.

Bir gün kardeşine telefon açtı. “Yine alışveriş yaptım,” dedi. “Ama bu defa gerçekten ihtiyacım vardı. O yeni çanta ve kabanı çok beğendim. Hem kışa gireceğiz, değil mi? Ne giysem diye düşünürken, bu parçalar çok işime yarayacak.” Kardeşi biraz durakladı ve “Abla, her defasında bir ‘gerekçe’ buluyorsun. Ama senin gerçekten ihtiyacın olan, daha az eşya ve biraz düzen. Belki dolabındaki şeyleri bir gözden geçirmelisin,” dedi.

Ayben bir süre düşündü. Arkadaşının söyledikleri doğruydu. Fakat o anda, Ayben, her alışverişin sonunda bir tatmin duygusu yaşadığı için, kendine engel olamayacağını biliyordu. “Belki,” dedi, “ama şu anki durumumla mutlu oluyorum.”

Ayben, bir yandan hayatında eksik olan şeyin daha az eşya değil, aslında duygusal bir tatmin olduğunu biliyordu. Ama ne yazık ki, bu tatmini alışverişte buluyor, ve her defasında kendini ikna ederek bir sonraki parçayı almak için bahaneler üretmeye devam ediyordu.


.....

15 Nisan 2025 Salı

Ayben'in Hikayesi: "Kaybolan Gömlek ve Unutulan Şıklık"

 


Ayben sabah, işe gitmek için hazırlanmaya başladı. Yavaşça dolabına yöneldi. Bugün rahat bir gün geçirecekti, ama yine de iyi görünmek istiyordu. İçinden bir gömlek giymek geldi, ama o gömleği bulamıyordu. “Hangi rafın arasındaydın, seni ne zaman son gördüm?” diye mırıldandı. Dolabını karıştırarak bir süre gömleğini aradı, ama bulamıyordu. Öfkeyle dolabın kapaklarını kapattı. “Bir sürü kıyafet var, ama hiçbiri tam istediğim gibi değil,” diye düşündü.

Bir anda aklına başka bir seçenek geldi. “Belki şu yeni kazak iyi olur,” diyerek, henüz etiketini bile çıkarmadığı şık bir kazak aramaya başladı. Kazak, dolabının derinliklerinde, diğer giysilerle birleşmişti. Ayben, kazakla birlikte diğer tüm kıyafetleri dışarı çıkardı, ama ne yazık ki o kazak da gözden kaybolmuştu. Çaresiz bir şekilde dolabındaki tüm giysilere göz attı, fakat kazak bir türlü bulunamıyordu.

Bir süre sonra, Ayben bu karışıklıktan bıkmıştı. “Neyse, bunlarla idare ederim,” diye düşündü. Giydiği gömlek, aslında pek şık değildi ama neyse ki güzel bir pantolon vardı. Çabucak giyinip, makyajını yaparak evden çıkmaya hazır hale geldi. Ama yine de bir şey eksikti. “Bir şey çok garip,” diye düşündü. “Her zaman bir gömlek ya da elbise bulabileceğimden emin oluyordum, ama bugün her şey karma karışık.”

Ayben, cebinden telefonunu çıkarıp sosyal medyayı kontrol etti. Instagram’da bir arkadaşının yeni aldığı elbiseye göz attı. “Çok güzel!” diye düşündü. Ama o sırada ayakkabılarına ve çantasına göz attı. Şu an giydiği ayakkabıları  ve çantayı alalı epey olmuştu, aslında tam uyumlu değildi. “Belki de biraz daha şık bir şey seçmeliyim,” diye düşündü. Ama bir bakıma, üşenmişti. Yeni bir çanta almak, ayakkabı değiştirmek ve bunları evde denemek istemiyordu. Zaten hala kazak bile bulamamıştı.

Ayben, çantasını ve ayakkabılarını değiştirmek için zaman harcamayı göze alamazdı. Hızla evden çıktı. Zaten işe geç kalıyordu ve şıklığa olan takıntısı, o anki karışıklığı görünmez kılmaya yetmeyecekti. Akşam iş çıkışı bu “küçük” eksikliklerin farkına varır mıydı? Aslında bu soruyu sormaktan bile vazgeçti.

İçinde bir huzursuzluk vardı. Yine bir şeyin eksik olduğunu hissediyordu. Alışveriş yapmayı seviyor, ama aslında bulduğu şeylerin hiçbirini tam olarak kullanmıyordu. Hem dolabında hem de hayatında bir karışıklık vardı. Çantasını değiştirmediği için üzülmemişti belki, ama kaybolan o kazak ve bulamadığı gömlek, günün sonunda ona hala huzursuzluk veriyordu.

...........



13 Nisan 2025 Pazar

Ayben'in Hikayesi: "Sonsuz Alışveriş"


Ayben sabahları, kahvesini içip telefonunu eline alırken ilk yaptığı şey, alışveriş sitelerini kontrol etmekti. Instagram'da bir gezintiye çıktı, yeni tasarımcı çantalar, mutfak robotları ve dekoratif lambalar arasında kayboldu. O sabah en çok dikkatini çeken, yeni çıkan bir çanta koleksiyonuydu. Farklı renklerde harika çantalar vardı. “Bu tarz bir çanta gerçekten bana çok yakışır,” diye düşündü ve hemen sepete ekledi. Sonra, birden mutfak eşyaları dikkatini çekti. Güzel bir set bıçak ve şık bir mikser. “Evet, kesinlikle buna ihtiyacım var,” diyerek onu da sepete ekledi.

Kendi kendine, “Bugün tek bir şey alacağım, bu kadar yeter,” diye düşündü. Ama alışveriş yaparken arka planda bir şeyler devam ediyordu. Favori listesine bir sürü yeni aksesuar, kitap ve ayakkabı ekledi. “Bu sefer kesin doğru seçimi yapacağım,” diyordu. Sonunda yeni çantasını, mutfak robotunu ve bıçak setini sipariş etti. Ama sonra bir şey dikkatini çekti. Birkaç saat önce beğendiği o harika ayakkabılar. “Evet, bu ayakkabıları da almalıyım,” dedi ve onları da favorilere ekledi.

Bir hafta sonra paketler evine gelmeye başladı. Ayben, heyecanla paketlerini açtı ama ne yazık ki hiçbiri beklediği gibi değildi. Çanta tam istediği renkte değildi, mikserin tasarımı beklediği kadar zarif değildi. Bıçak seti güzel görünüyordu ama o kadar kullanışlı değildi. Yine de Ayben her zaman yaptığı gibi, bu ürünleri hemen iade etmeye karar verdi. Ama hiç beklemeden, yenilerini almak için alışverişe çıkmaya devam etti.

Bu sefer, çok daha farklı bir şey almaya karar verdi: dekoratif objeler. İnternette gezinen popüler bir influencer, evindeki yeni dekorları paylaşıyordu. “Şu vazoyu almak istiyorum,” dedi ve hemen sipariş verdi. Hatta yanında birkaç kitap da ekledi. “Bu kitapları almazsam, evde okuma alanım eksik olur,” diye düşündü. 10 dakika sonra, vazoyu ve kitapları satın almıştı.

Bir hafta sonra gelen paketlerin içinde yine sevdiği ama kullanmayacağı eşyalar vardı. Vazo, aslında dekorasyona uyum sağlamadı, kitaplar ise hiç ilgisini çekmedi. Ama bir şeyi fark etti: “Bu kadar çok eşyam var ama kullanmıyorum,” diye düşündü. Yine de alışveriş yapmaya devam etti. Yavaşça favori listesinde onlarca ürün birikti: yeni ayakkabılar, aksesuarlar, dekoratif lambalar, mutfak gereçleri ve hiç bitmeyen çanta koleksiyonu.

Her gün, her hafta yeni bir alışveriş listesi oluşturuyordu. O kadar çok şey aldı ki, her gün yeni bir şey alması gerektiği hissine kapılmaya başladı. Kimi zaman “bu kadar fazla şeye gerek var mı?” diye düşünse de, o his kısa süreli oluyordu. “Belki de bu ürünler bana daha fazla mutluluk getirir,” diyerek kendini kandırıyordu.

Bir gün bir arkadaşının evine gitti. Arkadaşı, evinde sadece birkaç tane dekoratif eşya, bir mutfak robotu ve çok minimal bir yaşam tarzı benimsemişti. “Ayben, evin çok kalabalık olmuş,” dedi arkadaşı. Ayben gülümsedi, ama içinden “benim evimde çok fazla şey var, ama asla tatmin olamıyorum,” diye geçirdi.

Sosyal medyada, influencer’ların birer birer her yeni ürünü tanıttığını görmek, Ayben’i sürekli tüketim yapmaya itiyordu. Bir alışveriş döngüsünün içinde sıkışıp kalmıştı. Her gün, yeni bir şey almak, yeni bir stil oluşturmak istiyordu.

Ama her alışveriş sonrası, bu döngüye biraz daha bağımlı hale geliyordu. Hiçbir şey tam olarak istediği gibi değildi. Ama Ayben, alışveriş yapmaktan vazgeçemedi. Favorilerinde bekleyen onlarca ürünle, yeni paketlerin gelmesini dört gözle bekliyordu.


.....




10 Nisan 2025 Perşembe

Ayben'in Hikayesi: "Tüketim Döngüsü"


Ayben sabah erkenden uyanıp telefonu eline aldı. İlk iş olarak, Instagram’ı açtı. Kendini, influencer’ların paylaşımlarına kaptırmıştı. Bu sabah, en sevdiği stil ikonlarından biri yeni bir elbise paylaşmıştı. "Sıcak yaz günleri için mükemmel seçim!" diye yazıyordu altına. Elbise gerçekten çok güzel görünüyordu. Ayben, hemen favorilerine ekledi. "Bunu almalıyım," diye düşündü.

Gün içinde ofise giderken zihninde bu elbise vardı. Çalışmaya başlasa da aklı hep sosyal medya ve yeni gelen alışveriş bildirimlerindeydi. Ofis masasında birkaç saat geçtikten sonra, nihayet öğle molasında akşam için alışveriş yapmaya karar verdi. Hemen elbiseyi sepetine ekledi, sonra düşündü: “Ama ya başka bir renk olursa?” Hızla rengini değiştirdi. Biraz sonra aynı elbiseyi tekrar sepete ekledi. Farklı renklerde, farklı boyutlarda... Tekrar favori listesine eklendi. Hangi rengi alsa, mutlaka birinin ona yakışacağını düşünüp alacağına karar verdi. Alışverişi bitirdiğinde ise “Bunu gerçekten çok seviyorum” diyerek siparişini verdi.

Bir hafta sonra, paket kapısında bekliyordu. Hızla paketini açtı, içinde tam istediği gibi bir elbise vardı. Ancak bir sorun vardı. Ayben elbiseyi giydiğinde, tam beklediği gibi olmadığını fark etti. “Bunda bir eksiklik var. Belki biraz daha uzun olmalıydı,” diye düşündü. O kadar çok tercih seçeneği vardı ki, en sonunda biraz daha uzun olan başka bir modeli sipariş etmeye karar verdi.

Bir hafta sonra, yine bir paket geldi. Bu seferki elbise biraz daha uzun ama tam da istediği gibi değildi. Ayben, bunun da tam uymadığını fark etti. Ama bu sefer elbiseyi iade etmeye karar verdi. Paketini hazırlayıp postaya götürürken içinden bir ses: “Belki başka bir şey alırsam…” dedi. Hemen aynı mağazanın yeni koleksiyonunu inceledi. Başka bir elbise vardı, tam ona göre.

Bir hafta sonra, yeni elbise geldi. Bu da harikaydı ama, yine de tam olarak Ayben’in istediği gibi değildi. Ama bu döngü hiç bitmiyordu. Ayben bir daha aldığını ve beğenmediğini düşünse de, başka bir şey aramaktan bir türlü vazgeçemedi.

Sosyal medyada da sürekli yeni paylaşımlar gördü. Yine bir stil ikonu, en son aldığı çantayı gösteriyordu. Ayben, çanta çok şık dedi kendi kendine ama sormadan edemedi: “Bunu da almak istesem, hangi rengi almalı?” Favori listesi, yavaşça tıka basa dolmuştu. En sevdiği influencer’ın beğendiği her şeyi almak bir zorunluluk gibi hissettirmeye başlamıştı. Elbiseler, çantalar, ayakkabılar… Hepsi favorilerdeydi. “Bir tane daha alsam, bu sefer doğru seçim yapabilirim,” diyordu sürekli.

Ama Ayben'in fark edemediği bir şey vardı: Hangi elbiseyi alsa, her zaman aynı şeyi giymeyi tercih ediyordu. Alışveriş listesi sürekli yenileniyor, ama evde dolabındaki kıyafetler değişmiyordu. Ayben bir noktada, en çok sevdiği elbiseyi giydiğini fark etti. “Bunu hep giyiyorum, ama niye bu kadar çok şey aldım?”

Sosyal medyada geçirdiği vakit arttıkça, Ayben alışverişe devam etti. Hem de hiçbir şeyin ona tam olarak huzur vermediğini bile bile. Favoriler her zaman doluydu ve her yeni alışveriş, aynı tatminsizliğe yol açıyordu.

Bir gün bir arkadaşı, Ayben’i evinde ziyaret etti ve bir yorum yaptı: “Ayben, dolabında o kadar çok şey var, ama bir türlü değiştirmiyorsun. Neden?” Ayben bir an duraksadı, sonra gülümsedi: “Belki de hep en iyi versiyonunu arıyorum. Ama bir türlü bulamıyorum.”


........



9 Nisan 2025 Çarşamba

Ayben'in Hikayesi: "Alışveriş Tutkusu"

Ayben, sabah güne başlarken her zaman yaptığı gibi telefonunu eline aldı. Sosyal medyada gezdi, yeni koleksiyonlara göz attı ve her bir marka sayfasını inceledi. Bugün "almasam olmaz" dediği yeni bir trençkot vardı. Hem çok şıktı hem de hemen her kombinle kullanılabilir diye düşündü. Kendi kendine: “Bunu almalıyım, mutlaka ihtiyacım olur...”dedi.

Memur olarak çalıştığı ofise gitmek için hazırlanırken, dolabındaki onca kıyafet arasında yine de ne giyeceğini bulamıyordu. Hatta bir ara “ne kadar çok şeyim var” diye düşündü ama sonunda yine en yeni elbiseyi seçti. Bu ona biraz moral veriyordu. Ofisteki her gün, sıkıcı rutinle geçiyor; sabah 9’dan akşam 6’ya kadar oturduğu masada, yeni bir kıyafet almak gibi küçük bir ödülün kendisine biraz olsun keyif vereceğini düşündü.

Ayben, evde de sürekli yeni şeyler alır ama çoğu zaman kullanmazdı. Sadece almanın heyecanını yaşamak yetiyordu. O koca kutuları açmak, poşetlerden yeni bir şey çıkarmak – işte o an hayatının en güzel anıydı. Kıyafetler, dekorasyon ürünleri, makyaj malzemeleri... Her biri, “şu an” için gerekli gibiydi. Ama o kadar çok şey vardı ki, odaların bir köşesine konulmuş eşyalar bazen gözden kaybolur, başka zamanlarda ise ne olduğunu bile hatırlamazdı.

Bir akşam, akşam yemeğini hazırlarken eski bir fotoğraf albümüne denk geldi. Üniversiteden mezuniyet fotoğrafı. Hemen sonra başka bir albüm, yıllar önce aldığı ve kullanmadığı bir aksesuarla çekilmiş bir fotoğraf. “Yine bir şeyler alıp da kullanmamak ne kadar tanıdık bir his,” diye düşündü...


.....

8 Nisan 2025 Salı

Merhaba Ben AYBEN! - Bir Alışveriş Bağımlısının Hikayesi

 


Adım: Ayben

Yaşım: 32

Mesleğim: Kamu Çalışanı

Yaşadığım Yer: Şehir merkezinde 3+1 bir daire (bir odayı giyinme odası yapmaya çalıştım ama eşyalar taştı her yere)

Dış görünüşüm:

  • Uzun koyu kahverengi saçlar

  • Çoğunlukla doğal makyaj yapan ama ruj koleksiyonu olan

  • Ofise genelde sade ama şık kıyafetlerle giden ama dolabında 100’den fazla parça olan biri

Kişiliğim:

  • Nazik, dışarıdan çok düzenli ve planlı görünürüm

  • Ama evde kendi düzenimi kendim bile çözemem 😅

  • Rutinleri severim ama kolay sıkılırım

  • Estetik bir zevkim var

Alışveriş alışkanlıklarım:

  • Alışverişi bir “rahatlama aracı” olarak kullanırım

  • Özellikle ay sonu maaş yattığında sepettekileri “ödül” olarak alıyorum

  • Kargoların gelmesini heyecanla bekliyor ama gelen eşyaları bazen paketinde aylarca unutuyorum

  • Evdeki birçok şeyi unuttuğum için aynısından tekrar alabiliyorum

İç dünyam:

“Bu ay hiçbir şey almayacağım.”
3 gün sonra: “Ama bu ceket tam benlik...”

“Her şeyim var ama sanki bir şey eksik…”



 

24 Mart 2025 Pazartesi

Sosyal Medya Yüzünden İhtiyaç Oluşumu: Dijital Dünyada Tüketim Kültürünün Yükselişi

Günümüzde sosyal medya, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Facebook, Instagram, TikTok gibi platformlar, sadece sosyal bağlantıları sürdürmekle kalmayıp, aynı zamanda bir tüketim alışkanlıkları yaratma aracına dönüştü. İnsanlar, sürekli paylaşılan içerikler ve reklamlar ile daha fazla şey alma isteği duyuyorlar. Ancak, sosyal medyanın bu etkiyi nasıl oluşturduğunu düşündünüz mü?

Sosyal Medyanın Bizi Nasıl Yönlendirdiğini Anlamak

Sosyal medya, hemen hemen her an erişebileceğimiz bir platform haline geldi. Bu platformlarda gördüğümüz paylaşımlar, influencer'lar ve markalar, gözlerimizi çekmek için sürekli olarak yeni içerikler üretiyorlar. Ancak, burada dikkate almanız gereken önemli bir nokta var: Sosyal medya genellikle insanların ihtiyaç duyduğu şeyleri değil, onların duygusal, sosyal ve psikolojik durumlarını hedef alarak onları satın almaya teşvik ediyor.

Örneğin, Instagram'da gezinirken, sürekli olarak yeni kıyafetler, makyaj ürünleri, dekorasyon fikirleri ve hatta tatil destinasyonları ile karşılaşıyoruz. Bu içerikler, genellikle "mükemmel yaşam" illüzyonunu oluşturuyor. Herkesin harika bir hayatı olduğu ve "yeterince" güzel/güçlü/zengin olunmadığı hissini uyandırıyor. Bu da, kişilerde eksik oldukları duygusu yaratıyor ve sosyal medya, bu eksikliği gidermek için ne yapmaları gerektiğine dair bir yol gösteriyor: Satın almak.

FOMO (Kaçırma Korkusu) ve Sosyal Medya Etkisi

Birçok kişi sosyal medyada gördüğü şeylerin gerçekliğini sorgulamıyor ve sadece bu dünyada "var olma" isteğiyle hareket ediyor. Başkalarının hayatlarını izlerken, kendimizi eksik, yetersiz hissedebiliyoruz. "FOMO" yani "Kaçırma Korkusu" (Fear of Missing Out), sosyal medyanın yarattığı duygusal tuzaklardan biridir. Bir kişi, başkalarının sahip olduğu şeyleri almak ve onların seviyesine çıkmak için bir ihtiyaç duyduğunu düşünür.

Bu da çoğu zaman sadece sosyal medyada gördüğümüz şeylere olan aşırı istekle sonuçlanır. Moda, teknoloji, tatil, gıda, vs. gibi bir dizi konuda insanlar sosyal medyada gördükleri içeriklere dayanarak gereksiz harcamalar yapabiliyor.

Sosyal Medyanın Tüketim Kültürünü Yükseltmesi

Sosyal medya, markaların ve şirketlerin hedef kitlelerine çok daha hızlı ve etkili bir şekilde ulaşmasını sağladı. Influencer'lar, reklamlar, sponsorlu içerikler ve ürün tanıtımları ile sosyal medya, tüketim kültürünü teşvik ediyor. Kullanıcılar, sürekli olarak bu içeriklere maruz kaldıkça, kendi yaşamlarında eksik bir şeyler olduğu düşüncesine kapılıyor ve bu eksikliği gidermek için alışveriş yapmaya başlıyorlar.

Markalar ve influencer'lar, sadece bir ürün tanıtmıyor; aynı zamanda bir yaşam tarzı satıyorlar. Bu yaşam tarzı, genellikle "mükemmel" bir yaşam biçimini simgeliyor. Bunu aldığınızda daha mutlu, daha başarılı, daha çekici olacağınız mesajını alıyorsunuz. Bu, insanların yaşamlarında olmayan şeyleri satın almak için bir ihtiyaç oluşturuyor.

Sosyal Medya İhtiyaçları ve Kendine Yatırım Yapma Arasındaki Fark

Tabii ki sosyal medya sadece zararlı etkiler yaratmaz. Kullanıcılar, sosyal medya üzerinden kendilerini geliştirme fırsatları da bulabiliyorlar. Örneğin, bir kullanıcı kişisel gelişimle ilgili içerikler izleyerek eğitim alabilir, sağlıklı yaşam tüyoları ile daha iyi bir yaşam tarzı benimseyebilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, sağlıklı bir yaklaşım benimsemek ve sosyal medyada gördüğümüz her içeriği "gereklilik" olarak kabul etmemektir.

Bir kişiye, sürekli olarak başarılı olmanın, sağlıklı olmanın veya trendleri takip etmenin baskısı yapılabilir. Ancak gerçek ihtiyaç, sosyal medyada gördüğümüz şeylerin çok ötesindedir. Kendimize değerli, anlamlı ve sürdürülebilir hedefler belirleyerek bu dijital dünyada dengeyi bulmamız önemlidir.

Sosyal Medya ile Dengeyi Bulmak

Sosyal medyanın yaratmaya çalıştığı ihtiyaçlar, çoğu zaman geçici ve yüzeysel olabilir. Ancak bu, bilinçli bir şekilde sosyal medya kullanarak, kendimizi bu etkilere karşı koruyamayacağımız anlamına gelmez. Kendi iç değerlerimize odaklanarak, sosyal medyadaki içerikleri daha eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirebiliriz. Unutmayalım ki, gerçek ihtiyaçlar, birer ürün veya hizmetle değil, iç huzur, mutluluk ve sağlıklı yaşam ile şekillenir.

Sosyal medya dünyasında, bizlere satılmaya çalışılan her şeyin gerçekten gerekli olup olmadığını sorgulamak, kişisel olarak sağlıklı bir tüketim alışkanlığı oluşturmak için ilk adım olabilir.





24 Şubat 2025 Pazartesi

2025 Kış Modası: Sezonun Öne Çıkan Trendleri

 

Kış soğukları kendini hissettirmeye başlarken, 2025 sezonu da cesur ve sofistike trendleri beraberinde getiriyor. Gelin 2025 kışında öne çıkacak moda akımlarına göz atalım.

1.Metalik Dokunuşlar

Gümüş, altın ve bronz tonlarında parlayan kumaşlar, kabanlardan botlara kadar her parçaya lüks bir hava katıyor. Günlük şıklıkta bile metalik detaylara yer vermek, 2025 kışında stil sahibi olmanın anahtarı olacak. Özellikle gece davetlerinde veya özel etkinliklerde metalik parçalarla sofistike bir görünüm yakalamak mümkün.

2.Yün ve Kaşe Kabanlar

Oversize kesimler ve uzun formlar, kışın vazgeçilmezi olmaya devam ediyor. Özellikle camel, gri ve bordo tonlarındaki yün kabanlar, hem sıcak tutuyor hem de zamansız bir şıklık sunuyor. Farklı dokularla kombinlendiğinde ise hem klasik hem de modern bir tarz yaratmak mümkün.

3.Kırmızı Renk Hakimiyeti

Bu sezonun favori rengi kesinlikle kırmızı! Baştan aşağı kırmızı kombinler veya sadece bir kırmızı aksesuar, kış stilinizi ve enerjinizi anında yükseltebilir. Cesur ve iddialı bir görünüm için kırmızıyı deri ve yün gibi farklı materyallerle buluşturabilirsiniz.

Soğuk havalarda şıklığınızı tamamlarken, cildinizin de korumayı unutmayın!

Hava değişimleri cildinizi hızla kurutur. Kuruyan ciltler için en büyük sorunlardan biri, cildin elastikiyetini kaybetmesi ve tahriş olmasıdır. Hassas cilde sahip olan kişilerin, özellikle kış aylarında cildine ekstra özen göstermesi gerekir.

Vaseline Gluta-HYA serisi, GlutaGlow ve hyalüronik asit içeren formülü ile 5 günde daha aydınlık ve parlak* bir cilt sağlar. Serum etkili formülü ile ciltte hızla emilir, yağlı ve yapışkan bir his bırakmaz. 

Vaseline Gluta-Hya Serum Etkili Losyonları incelmek için tıkla.

*Aydınlık ve parlaklık iddiası ürün kullanılmadan önceki haline kıyasladır. Düzenli kullanımla yapılan klinik testlere göre.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Klasik Parçalarla Sürdürülebilir Bir Dolap Nasıl Oluşturulur?


Günümüzde sürdürülebilirlik sadece bir trend değil, aynı zamanda bilinçli bir yaşam tarzı haline geldi. Moda dünyasında sürdürülebilir bir dolap oluşturmak, zamansız ve kaliteli parçalar seçerek hem çevreye duyarlı olmayı hem de uzun vadede tasarruf etmeyi sağlıyor. Peki, klasik parçalarla sürdürülebilir bir dolap nasıl kurulur? İşte adım adım rehber:

1. Zamansız Temel Parçaları Seçin

Sürdürülebilir bir dolabın anahtarı, modası geçmeyen ve uzun yıllar kullanılabilecek kaliteli parçalardır. İşte gardırobunuzda olması gereken bazı temel klasikler:

  • Beyaz Gömlek: Hem resmi hem günlük kombinlere uyarlanabilir.
  • Siyah Blazer: Ofis şıklığından günlük tarzınıza kadar her kombini tamamlar.
  • Düz Renkli Basic Tişörtler: Kaliteli kumaşlardan üretilmiş tişörtler zamansızdır.
  • Siyah ve Lacivert Kumaş Pantolon: Her mevsim ve her kombinle kullanılabilir.
  • Kot Pantolon: Vücut tipinize uygun, kaliteli bir kot pantolon dolabınızın demirbaşı olmalıdır.
  • Trençkot veya Klasik Kaban: Mevsim geçişlerinde hem şık hem işlevseldir.
  • Siyah Babet veya Loafer: Günlük şıklık için ideal ayakkabı seçenekleridir.
  • Kaliteli Bir Deri Çanta: Uzun yıllar kullanılabilecek dayanıklı bir yatırımdır.

2. Kaliteye ve Dayanıklılığa Öncelik Verin

Sürdürülebilir bir dolap oluştururken önemli olan, az ama öz parçalar seçmek. Ucuz ve hızlı tüketilen kıyafetler yerine:

  • Organik pamuk, yün, keten ve bambu gibi doğal kumaşlardan yapılan parçaları tercih edin.
  • Dikiş kalitesine, kumaşın dayanıklılığına ve etik üretim süreçlerine dikkat edin.

3. Kendi Tarzınızı Belirleyin ve Renk Paletinizi Oluşturun

Sürekli alışveriş yapma ihtiyacını azaltmak için belli bir tarz ve renk paleti oluşturun. Nötr renkler (beyaz, siyah, bej, gri) kombin yapmayı kolaylaştırır. Ayrıca, sevdiğiniz birkaç ana rengi dolabınıza ekleyerek monotonluğu kırabilirsiniz.

4. İkinci El ve Vintage Alışveriş Yapın

Sürdürülebilir modanın önemli bir parçası, döngüsel ekonomiyi desteklemektir. Kaliteli ikinci el veya vintage mağazalardan klasik parçalar satın alarak hem eşsiz tasarımlar bulabilir hem de doğaya katkıda bulunabilirsiniz.

5. Bakım ve Onarım Kültürünü Benimseyin

Sürdürülebilir dolap, sadece kaliteli parçalar almakla sınırlı değildir. Kıyafetlerinize iyi bakarak ömürlerini uzatabilirsiniz:

  • Yıkama talimatlarına uygun şekilde yıkayın.
  • Az yıkayarak hem kıyafetlerinizi hem de su kaynaklarını koruyun.
  • Küçük onarımları yapmayı öğrenin veya terzilere yaptırarak kıyafetlerinizi daha uzun süre kullanın.

6. Dönemsel Değil, Zihniyet Değişimi

Moda trendleri gelip geçici olsa da sürdürülebilir dolap oluşturmak uzun vadeli bir yatırımdır. Alışveriş yaparken her parçayı bilinçli bir şekilde seçerek, ihtiyaç odaklı bir yaklaşım benimseyerek ve kıyafetlerinize özen göstererek dolabınızı zaman içinde dönüştürebilirsiniz.

Sonuç:
Klasik parçalarla sürdürülebilir bir dolap oluşturmak, daha az tüketerek daha kaliteli ve bilinçli bir moda anlayışı benimsemek demektir. Doğru parçaları seçerek hem şıklığınızı koruyabilir hem de doğaya duyarlı bir gardırop oluşturabilirsiniz.

Siz de sürdürülebilir moda hakkında ne düşünüyorsunuz? Favori klasik parçalarınız neler? Yorumlarda paylaşmayı unutmayın! 😊💚

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...