Ayben sabah erkenden uyanıp telefonu eline aldı. İlk iş olarak, Instagram’ı açtı. Kendini, influencer’ların paylaşımlarına kaptırmıştı. Bu sabah, en sevdiği stil ikonlarından biri yeni bir elbise paylaşmıştı. "Sıcak yaz günleri için mükemmel seçim!" diye yazıyordu altına. Elbise gerçekten çok güzel görünüyordu. Ayben, hemen favorilerine ekledi. "Bunu almalıyım," diye düşündü.
Gün içinde ofise giderken zihninde bu elbise vardı. Çalışmaya başlasa da aklı hep sosyal medya ve yeni gelen alışveriş bildirimlerindeydi. Ofis masasında birkaç saat geçtikten sonra, nihayet öğle molasında akşam için alışveriş yapmaya karar verdi. Hemen elbiseyi sepetine ekledi, sonra düşündü: “Ama ya başka bir renk olursa?” Hızla rengini değiştirdi. Biraz sonra aynı elbiseyi tekrar sepete ekledi. Farklı renklerde, farklı boyutlarda... Tekrar favori listesine eklendi. Hangi rengi alsa, mutlaka birinin ona yakışacağını düşünüp alacağına karar verdi. Alışverişi bitirdiğinde ise “Bunu gerçekten çok seviyorum” diyerek siparişini verdi.
Bir hafta sonra, paket kapısında bekliyordu. Hızla paketini açtı, içinde tam istediği gibi bir elbise vardı. Ancak bir sorun vardı. Ayben elbiseyi giydiğinde, tam beklediği gibi olmadığını fark etti. “Bunda bir eksiklik var. Belki biraz daha uzun olmalıydı,” diye düşündü. O kadar çok tercih seçeneği vardı ki, en sonunda biraz daha uzun olan başka bir modeli sipariş etmeye karar verdi.
Bir hafta sonra, yine bir paket geldi. Bu seferki elbise biraz daha uzun ama tam da istediği gibi değildi. Ayben, bunun da tam uymadığını fark etti. Ama bu sefer elbiseyi iade etmeye karar verdi. Paketini hazırlayıp postaya götürürken içinden bir ses: “Belki başka bir şey alırsam…” dedi. Hemen aynı mağazanın yeni koleksiyonunu inceledi. Başka bir elbise vardı, tam ona göre.
Bir hafta sonra, yeni elbise geldi. Bu da harikaydı ama, yine de tam olarak Ayben’in istediği gibi değildi. Ama bu döngü hiç bitmiyordu. Ayben bir daha aldığını ve beğenmediğini düşünse de, başka bir şey aramaktan bir türlü vazgeçemedi.
Sosyal medyada da sürekli yeni paylaşımlar gördü. Yine bir stil ikonu, en son aldığı çantayı gösteriyordu. Ayben, çanta çok şık dedi kendi kendine ama sormadan edemedi: “Bunu da almak istesem, hangi rengi almalı?” Favori listesi, yavaşça tıka basa dolmuştu. En sevdiği influencer’ın beğendiği her şeyi almak bir zorunluluk gibi hissettirmeye başlamıştı. Elbiseler, çantalar, ayakkabılar… Hepsi favorilerdeydi. “Bir tane daha alsam, bu sefer doğru seçim yapabilirim,” diyordu sürekli.
Ama Ayben'in fark edemediği bir şey vardı: Hangi elbiseyi alsa, her zaman aynı şeyi giymeyi tercih ediyordu. Alışveriş listesi sürekli yenileniyor, ama evde dolabındaki kıyafetler değişmiyordu. Ayben bir noktada, en çok sevdiği elbiseyi giydiğini fark etti. “Bunu hep giyiyorum, ama niye bu kadar çok şey aldım?”
Sosyal medyada geçirdiği vakit arttıkça, Ayben alışverişe devam etti. Hem de hiçbir şeyin ona tam olarak huzur vermediğini bile bile. Favoriler her zaman doluydu ve her yeni alışveriş, aynı tatminsizliğe yol açıyordu.
Bir gün bir arkadaşı, Ayben’i evinde ziyaret etti ve bir yorum yaptı: “Ayben, dolabında o kadar çok şey var, ama bir türlü değiştirmiyorsun. Neden?” Ayben bir an duraksadı, sonra gülümsedi: “Belki de hep en iyi versiyonunu arıyorum. Ama bir türlü bulamıyorum.”
........
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder