8 Haziran 2020 Pazartesi

Uyanış

Es Vedrà with almond flowers in the foreground. Ibiza is just beautiful, even in the winter!

Ne zaman kapattık gözlerimizi; gerçeğe, doğruya, öze...

Ne zaman vazgeçtik bizi biz yapan değerlerden,


En sevdiğin dondurma, favori rengin, uğurlu eşyan, huzur bulduğun müzik, kalbinin ait olduğu an...

Hangisini hatırlıyorsunuz?

Sabah evden çıkıp arabalara bindiğimizde kaçımız büyüyen ağacı, çiçek açan dalları, yavru kediyi yolun sesini fark ediyor...

Aceleyle uyanıp poğaça ile geçiştirilen kahvaltılar, uyanık kalmak için içilen kahveler, ıslanmamak için kaçılan yağmur, saçlarımızı korumaya çalıştığımız rüzgar, biraz mutluluk için yenen çikolatalar...

Hepsi fazlasıyla hızlı yaşamak için, hepsi anı doldurmak için...

Peki bizim hikayemizde biz neredeyiz?

Gerçekten sözlerini içimizde hissederek en son ne zaman şarkı dinledik, kendimize karnımızı doyurmak için değil ruhumuzu doyurmak için ne zaman yemek hazırladık, bol bol kahkaha atarak ya da ağlayarak ne zaman bir film izledik, aşkı aradık mı, sevdaya dair şiirleri cebimizde saklamaktan vazgeçip ne zaman okuduk sevdiceğimize, avare avare gezip kulak verdik mi kalplerimizin sesine, yoksa hala zamanı gelmedi mi uyanmanın...

Size aşağıda linkini bırakacağım notalarla aşk diliyorum, kimin hangi anlamda ihtiyacı varsa aşka yüreğinde bir an evvel onu bulması ve uyanması dileğiyle...




Evgeny Grinko - Valse | Kalimba Academy








2 Haziran 2020 Salı

Yengeç Sepeti Sendromu


How to Catch and Cook Blue Crabs: Blue Crabbing in the Outer Banks


"Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür. Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur. Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır. Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır. Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Sonunda kimse kazanamaz.”


İlk olarak  yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılan bu kavram Filipinliler arasında oldukça meşhurdur. En basit haliyle “Ben sahip değilsem, sen de olamazsın.” anlayışını ifade eder. Sosyal çevremizde çoğunlukla bu tarz olaylara maruz kalırız. Özellikle başarılması gereken herhangi durum varsa; ev almak, araba almak, sınavda en iyi notu almak, hatta en basit haliyle mutlu olmak.

Öyle bir düzen içinde kürek çekiyoruz ki, insanlar artık bedava olan şeyleri bile birbirinden kıskanır hale geldi. Kişi karşına çıkıp sana mutlu olmak için yeterli sebebe sahip olmadığını söyleyip dahası seni ikna edip  aynı mutsuzluğa seni de dahil ediyor. Yani seni o yengeç sepetinde mahkum olmaya zorluyor.Peki biz günlük yaşantımızda nasıl maruz kalıyoruz bu tip sıkıntılara;

-Sen o okulu bitiremezsin,
-Bu saatten sonra yeni bir iş yapamazsın,
-O arabayı alamazsın,
-Hayatta evlenemezsin,
-Kimseyle anlaşamazsın,
-Başarılı olamazsın,
-Hayal ettiğin hayat çok uçuk elde edemezsin,
-Terfi edemezsin,
-SENİN MUTLU OLMAN İMKANSIZ!
.
.
.


Buna benzer bir sürü şeyle karşılaşıyoruz gün içinde, bana göre en tehlikeli olan ise sonuncusu! Unutmayın herkesin her şey hakkında bir fikri var, önce kendinizi dinlemeye çalışın...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...