28 Temmuz 2025 Pazartesi

Ayben'in Hikayesi: "Moda ve Gerçeklik Arasındaki Fark"


Ayben sabahları, alışveriş sitelerinde gezinmekten ve sosyal medyada butikleri takip etmekten keyif alıyordu. Instagram’da o kadar çok butik vardı ki, her biri yeni bir koleksiyon, şık bir parça veya popüler bir trendle karşına çıkıyordu. Birçok butiği takip ediyordu çünkü her biri ona yeni bir “stil” önerisi sunuyordu. Şu sıralar, belki de en çok ilgisini çeken, yüksek topuklu ayakkabılar ve abiye elbiselerdi.

Bir sabah, bir butik yeni sezon için renkli ve ışıltılı elbiseler paylaştı. Ayben hemen beğendi, sonra hızlıca sepete ekledi. “Buna bayıldım! Yaza harika gider,” diye düşündü. Gömleklerin, pantolonların ve ayakkabıların arasında kaybolmuşken, bu elbise ona sanki bir ihtiyacı varmış gibi hissettirdi. Ama günün ilerleyen saatlerinde, bu tarz bir elbiseyi nereye giyeceği konusunda hiçbir fikri yoktu. İşte, Ayben’in aslında en büyük sorunu buydu: Satın aldığı her yeni parça, bir şekilde hayatında var olan diğer kıyafetlerle birleşemiyor ve günlük kullanımda pek işe yaramıyordu.

Bir kaç gün sonra, o şık elbise geldi. Hemen kutuyu açtı, fakat elbiseyi bir süre inceledikten sonra bir eksiklik fark etti: "Bu elbiseyi hangi ortamda giyeceğim?" diye düşündü. İş yerinde ya da arkadaşlarıyla bir akşam yemeğinde böyle bir elbise giymek çok zordu. Ayben, bu tür giysileri aslında sadece sosyal medyada beğenip almakla kalıyor, gerçekte hayatında bir fırsat çıkmadığı sürece giyemiyordu.

Bir sonraki hafta, yine bir butikten bir başka şık parça geldi: Yüksek bel, desenli bir pantolon ve oversize bir ceket. “Harika görünüyor! Şimdi bu kombinle her yerde şıklık yaratırım,” diye düşünerek hemen sipariş verdi. Ancak, bu pantolon ne kadar şık olsa da, Ayben’in günlük yaşamındaki koşullarda asla rahat değildi. Hem ofiste otururken hem de dışarıda yürürken pantolon ona rahatsızlık veriyordu. Akşamları alışveriş sitelerinden gelen yeniliklere bakarken, bu tür parçaların aslında onun için pratik olmadığını fark edemedi. Kendisini modaya uygun olmakla avutuyor, ama her yeni parça hayatına uyum sağlamıyordu.

Ayben’in favori butikleri birer birer yeni koleksiyonlarını paylaşıyor ve her seferinde Ayben, her yeni elbiseye hayran kalıyordu. Ama çoğu zaman, bu elbiselerin aslında hayatının bir parçası olamayacağını fark ediyordu. “Bu kadar güzel ama giyebileceğim bir yer yok,” diye düşündü. Yine de bir şeyler eksik gibiydi. Sosyal medyada herkesin “şık” olduğunu görmek, Ayben’i satın almaya itiyordu.

Bir gün, bir arkadaşına telefon açtı. “Yine bir sürü elbise aldım ama asla giyemiyorum! Sadece fotoğraflarda güzel duruyorlar, ama günlük hayatta kullanabileceğim şeyler değil,” dedi. Arkadaşı gülerek, “Ayben, belki de alışverişini biraz gözden geçirmelisin. Modaya uygun olmak iyi, ama gerçekten senin tarzın olan şeyleri almak daha iyi,” dedi. Ayben bir süre düşündü. Gerçekten de, aldığı her parça birer "duygusal alışveriş" haline gelmişti. Sosyal medya etkisiyle, kendine uymayan şeyleri alıyor ama kullanamıyordu.

Ayben'in dolabında birbirinden şık ama kullanışsız elbiseler, aksesuarlar, ayakkabılar birikmişti. Birçok parça, ne yazık ki ne zaman ne giyeceğini bilmediği bir durumdaydı. O kadar çok şey vardı ki, neredeyse hiçbirine yer kalmamıştı. Sonunda, bir sabah, dolabının önünde dururken, “Belki de daha az alışveriş yapmalıyım,” diye geçirdi aklından. Ama bir yandan da, sosyal medyanın ve butiklerin cazibesi onu hep geri çekiyordu.


..........

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...